Dünya

Arundhati Roy: Hindistan İdeolojik Bir Tektonik Kayma Geçirmekte

H.Merkezi: Hindistan’da hatrı sayılır bir Müslüman azınlık mevcut ve Hindistan’daki Müslümanlar dünyadaki en büyük ikinci müslüman nüfusu oluşturmakta. Hindu milliyetçisi Narendra Modi’nin geçen yıl başbakanlığa gelmesinden itibaren Hindistan’daki sıradan Müslümanlar için şartlar gün geçtikçe daha da kötüleşiyor.

Geçtiğimiz haftalarda, yüzlerce yazar, film yapımcısı ve akademisyen; Modi hükümetinin göz yumduğu (Salman Rüşdi’nin deyimiyle) “haydutvari saldırıları” protesto etmek amacıyla, kendilerine devlet kurumları tarafından verilen ödülleri iade etti.

Yazar Arundhati Roy da 1989 yılında kazandığı en iyi senaryo ödülünü geri verme kararı aldı. Roy, The Indian Express’e yazdığı yazıda saldırıları protesto edenler arasında kendisinin de yer almasından gurur duyduğunu belirtti:

“Geçmişimin eski dönemlerinden bir yerden, şimdi geri verebileceğim bir ödül bulduğuma gayet memnunum. Bizi paramparça edecek ve derinlere hapsedecek ideolojik vahşiliğe ve kolektif aklımıza yönelik saldırılara karşı ayağa kalkan yazarların, yapımcıların ve akademisyenlerin başlattığı bir politik hareketin parçası olabilmek benim için mutluluk verici bir şey.”

Aşağıda; Arundhati Roy’un ideolojik bir tektonik kayma olarak nitelendirdiği Hindistan’daki sürece dair Here and Now’dan Indira Lakshman’ın Roy ile gerçekleştirdiği röportajın bir bölümü yer almaktadır.

 

Neden en iyi senaryo dalında kazandığınız ödülü iade etme kararı aldınız?

Çünkü şu anda Hindistan’da korkunç bir durum gelişmekte. Elbette bu durum yeni sayılmaz ama son dönemlerde çok yüksek bir seviyeye ulaşmış durumda ve şu anda iktidarda olan hükümet Hindistan’ı tamamıyla bir Hindu ulusuna dönüştürmek için geçmişten bu yana uğraşmaktadır. Ve şu anda linçleri, cinayetleri, yazarların vurulmalarını içeren ideolojik türden bir tektonik kaymaya şahit olmaktayız. Delhi’ye yakın sayılacak, benim de yaşadığım bir yerdeki bir güruh, Müslüman bir erkeği dana eti yediğini iddia ederek linç etti. Ve bildiğiniz gibi başbakan bu linçle ilgili tek bir söz dahi etmedi.

 

Son dönemlerde gerçekleşmekte olan şiddet olaylarını nasıl yorumluyorsunuz?

Açıkçası bu tarz cinayetler (ki ben bunları pogrom olarak nitelendiriyorum) bir tür seçim propagandasıdır. Ve Modi genel seçimlerde seçim çalışması yürütürken, Reuters ona, eyalet başkanıyken eyaletinde ulu orta öldürülen binlerce Müslüman olmasından dolayı pişmanlık duyup duymadığını (bundan sorumlu olup olmamasını değil) sormuştu. Modi’nin cevabı ise “Arabam bir köpeği ezse bile pişmanlık duyarım”, olmuştu.

Yani köpekleri Müslümanlara mı benzetmiştir?

Evet. Ama asıl anlatmak istediğim şey, 1925’ten önce başlayan, başbakanın bağlı olduğu ve Hindistan’ın bir Hindu ulusu olması gerektiğini açıkça dile getiren RSS’nin[1] 1925’te kurulmasıyla devam eden tarihsel süreçtir. Modi, yargı organındaki birçok kişi ve şu anda üniversitelerde akademisyen pozisyonuna getirilen birçok kişi bu yapının parçalarıdır. Yalnızca cinayetlere ve linçlere odaklanmamalıyız, aynı zamanda neyin yerleştirilmekte olduğunu da görmeliyiz.

Bu hareketle birlikte neleri gerçekleştirmeyi ummaktasınız?

Bu bir hareket değil. Aslında, olan biten düşünüldüğünde, bu belli açılardan hem bir hareket, hem de değil. Modi’nin yenilgiye uğradığı Bihar eyaletindeki seçim sonuçlarını gözden geçirirsek bu eyaletteki seçim sonuçlarının BJP[2] açısından tam bir rezalet olduğu ortaya çıkıyor. Bilim insanlarının, yazarların, film yapımcılarının bu protestosu BJP’nin rahatsızlık verici birçok şey yaptığı mesajını vermekteydi. Ve Hindistan’ın en yoksul eyaletindeki halk BJP’ye karşı oy kullanarak bu protestoya sahip çıktı.

Bu tartışma sizce Hindistan’da ifade özgürlüğü açısından önemli mi?

Tabii ki de gayet önemli ama unutmayalım ki bütün bunlar, bir insan yazdıklarından dolayı vurulduktan sonra başladı. M.M. Kalburgi aşırı sağcı bir grubun aleyhinde yazılar yazmaktaydı. Ve bir gün normal bir şeymiş gibi Kalburgi’nin kapısını çaldılar ve evinin içinde vurdular onu. Ancak Bihar’daki seçim sonuçları genel atmosferi belli açılardan hafifletmiştir. Tam da karanlık güçlerin dört bir yanı sardığı bir zamanda bu olağanüstü seçim sonucu karanlığı biraz da olsa geriletebilmiştir.

 

Edward Snowden’la yakın zamanda gerçekleştirdiği buluşma üzerine

Gün yüzüne çıkardığı şeyler bence çok önemli ve onun evine geri dönebilmesi ve onunla kişisel gizlilik hakkının ihlalleri ve gizli dinlemeler üzerine konuşmak sadece Amerikalılar için değil, aynı zamanda cep telefonlarından sürekli gizlice dinlenen her birimiz açısından iyi olacak bir şey

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu